Digital native çağında old media – new media tartışması!!

Uzun zamandır devam eden ve gelecekte de sürmesini beklediğim tartışmanın adı new media old media savaşı. “Old media ölüyor mu? new media onu yeyip bitirecekmiş! ” tadında yapılan bir tartışma. Bu yazı böyle bir savaşın olmadığını, asıl ilgilenmemiz gerekenlerin başka şeyler olduğunu söylemeye çalışacak size. 

Haberi getirenin duman, ulak, haberci güvercin, gazete, dergi, radyo, televizyon, internet, blog, iphone, ipad olması sizin için fark eder mi?
Sizin için önemli olan haberi belirli niteliklerde ve süzülmüş bir şekilde almak değil midir? Sen sadece haberle ilgilenirsin, haberin sana nasıl ulaştırıldığı konusuyla ilgilenmezsin. Bu konu tamamen sana bu hizmeti sunmaya çalışan insanların veya sistemlerin uğraşıdır.
Sen keyfine bakarsın, sevdiğin ve istediğin şekilde yaşarsın, bu hizmeti sana sunmaya çalışanlar da bunun formları üzerinde mücadele eder durular işte bu kadar.

Digital_native

 New media olarak adlandırılan araçların hiçbirisi old media ya alternatif değildir, sadece old media olarak adlandırılan sistemlerin günün şartlarına ayak uydurmuş formlarıdır. Geçen hafta sonu katıldığım, Bahçeşehir Üniversitesi’nde düzenlenen “ Yeni medya düzeni: Türkiye ve Almanya” başlıklı kolokyumda Bild Gazetesi köşe yazarı Ernst Elitz de bunları destekler nitelikte şuna benzer bir şeyler söylemişti” online medya sadece teknolojik bir gelişmedir, online gazetecilik gibi bir terimin de kullanılması da doğru değildir”

Bana göre core competence’ ı içerik üretme olan medya kuruluşlarını bekleyen çok büyük fırsatlar var.

Çünkü ne olursa olsun, asıl ve öncelikli olan içerik üretebilme yeteneğine sahip olmaktır. Yakın zamanda tüm dünyada ortak gündem oluşturan Wikileaks olayında bile, açıklanan 250.000 den fazla dokümanın incelenmesi, taranması, yayın yapılacağı ülkenin diline çevrilmesi ve süzülerek okuyucunun anlayacağı hale getirilmesi yine güçlü ekip ve ekipmanları olan medya kuruluşları tarafından yapıldı.

İçerik üretme kabiliyetine sahip medya kuruluşlarının yapması gereken, içeriğin konjonktüre en uygun yol ile müşterisine ulaşmasını sağlamaktır hepsi bu kadar. Haberciliği güncel formlara uygun hale getirip, mecrasına uygun bir ruha kavuşturmak zorundalar. Örneğin Ipad üzerinden bir gazete hizmeti sunuyorsan daha az kelime ile daha fazla video ve fotoğraf ve etkileşim imkânı ( yorum yapabilme, sosyal medyada paylaşabilme, özetleyebilme, altını çizebilme vb ) ile haberi tüketiciye sunmalısın. Bu sayede elde edilmesi oldukça güç olan nitelikli haberleri, tüketicinin istediği ve hoşlandığı formda sunmuş olursun ve elindeki değeri geçer akçe konumuna getirirsin. Ama aynı haberi hala eski formlarda sunmaya çalışırsan elindeki altını demir değerine düşürürsün..

Büyük medya kuruluşları için ikinci önemli fırsat ise; ürettikleri içeriği daha niş alanlara bölerek daha fazla uzmanlaşan internet siteleri yapabilmeleridir. Bu sayede geleneksel mecralarda çıkaramadıkları ürünleri bu mecrayı kullanarak hayata geçirebilirler. Niş siteler sayesinde daha fazla hedef kitle odaklı reklam alabilirler, fakat bunun için yaratıcı reklam mecra fırsatlarının reklam verene sunulması gerekir. Belirli sayıda ve standart banner alanları ile bu fırsatı yakalayamazsınız elbette. Niş sitelerin ayakta kalabilmesi biraz da bu reklam alanlarını nasıl konumlandırdıklarına bağlı olacak diye düşünüyorum. Eğer reklam verenler için cazip yaratıcı reklam alanları oluşturulabilinirse hala internet medyasına güvenmeyen ve reklam vermeyen, reklam verenleri de kazanma şansını yakalayabilirler.

Kaliteli içerik, kaliteli çalışan ile elde edilebilir, tam da burada şöyle bir soru akla geliyor. Kim bu habercilere maaşlarını ödeyecek, kim onlara teknik imkânları sağlayacak, kim onların seyahat masraflarını karşılayacak, kim onların haber kaynaklarına ulaşmak için harcadıkları masrafları ödeyecek. Nitelikli habere ulaşmak her zaman maliyetlidir.

Bunun için büyük medya kuruluşlarının yukarıda kısaca değindiğim new media’nın kendilerine altın tabakta sunduğu fırsatları yakalaması ve değerlendirmesi gerekiyor. Eğer bu fırsatları çok geçmeden fark edip harekete geçerlerse yeni teknolojik değişimlerin getirdiği, şimdilik tehdit olarak görülen değişimleri fırsata dönüştürebilirler. Bu yarışta asıl olan içerik ise, asıl işi içerik üretmek olan medya kuruluşları her zaman bir adım önde olabilirler, tabii oyunu kurallarına göre oynar ve değişime ayak uydurmak yerine ayak diretmezlerse…


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir