Haydar Durusoy - Ph.D, Marka, İletişim, Sosyal Medya, Pazarlama, İnsan Kaynakları
Haydar Durusoy
İletişim
Pazarlama
İnsan Kaynakları
Social Media
Conrtol Freaks
Gezi
Yönetim
Makale
Haydar Durusoy - Ph.D, Marka, İletişim, Sosyal Medya, Pazarlama, İnsan Kaynakları
  • Haydar Durusoy
  • İletişim
  • Pazarlama
  • İnsan Kaynakları
  • Social Media
  • Conrtol Freaks
  • Gezi
  • Yönetim
  • Makale
İletişim, İnsan Kaynakları, Yönetim

Kıyaslama mutluluğun ölümüdür!

Haziran 17, 2010 by haydar durusoy 2 yorum

Başarmak ve başarılı olmak kavramlarının bize mutluluk getirmesi için, düşün dünyamızda yeniden şekillendirilerek, göreceli bir kavram olmaktan çıkarılıp kime göre veya kimlere göre değil, objektif ve öznel kriterlere göre tanımlanması gerektiğini düşünüyorum.

Her bireyin, ailenin, şirketin kendine göre gerçeklikleri ve öznellikleri vardır. Her zaman kendi gerçekliklerimizi düşünerek, özgünlüğümüzün bir değer olduğunu bilerek ve ona sarılarak kararlar almalıyız, aksi halde hep başkalarının parametreleri ile hesap yapıp kendi hayatımıza uygulayacağımız için hilkat garibesi uygulamalar ortaya çıkacak, netice de mutluluğumuza engel olacağız.

Bir firma satış hedefini rakip firmanın cirosuna göre değil kendi gerçekliklerine göre belirlemelidir. Anne babalar çocuklarına SBS hedefi olarak karşı komşunun oğlu kadar puan alacaksını vermemelidir. Özel hayatta da mutluluğun ve başarının sırlarından birinin de kıyaslama yapmamak olduğunu düşünüyorum. Aile içi alınacak kararlarda da benim arkadaşımın eşi ona şöyle yapmış, kuzenlerim geçen yıl tatile uzaya! gitmişlerdi, diye başlayan cümlelerle başlayan planlar olmamalı.

Mutluluk için kendimiz olup, başkaları ile kıyas yapmadan düşünüp karar alıp uygulamalıyız. Kaldı ki eşit şartlardaki kişilerle bile kendimizi kıyaslayarak gereksiz bir yarış içine asla girmemeliyiz çünkü o yarışın mutlak galibi asla olamayız, bu bize ancak mutsuzluk getirir çünkü hayatın şu ya da bu alanında bizden daha başarılı olan mutlaka birileri olacaktır.

İş hayatında da hep aynı sorunla karşı karşıya kalırız. Çalışanın kendisini yöneticisi ile kıyaslaması meşhurdur mesela; bazen diğer birimlerin çalışanlarıyla da kıyaslama yapılır. Hâlbuki çalışanın performans göstermesi gereken alan ile yöneticinin performans göstermesi gereken alanlar birbiri ile aynı olmadığı için yapılan her türlü kıyasla varılacak yargı genelde bizi yanlış bir son durağa götürür ve oradan geri gelmek için en az 2 vesait daha kullanmamız gerekir! Biz bu şekilde yolumuzu bulmaya çalışırken asıl yapmamız gereken işleri ıskalamaya başlarız. İş tatmininden uzaklaşırız.

Netice de ne kadar az kıyas yaparak hayatımızı yaşarsak o kadar özgün ve mutlu olacağımızı düşünüyorum.

Kıyaslama ile ilgili son sözü Rahmetli babaannem Gülzade Hanım’a söyletmek istiyorum.
“ Yavrum, elin güzeli biter mi hiç ?”

Share:
Reading time: 2 min
İnsan Kaynakları, Yönetim

İlk sırada kim var? Müşteri mi çalışan mı?

Şubat 24, 2010 by haydar durusoy Yorum yapılmamış

Sorunun cevabını daha ilk satırlardan vermek istiyorum.

Temelde işletmelerin hedefi ne müşteriyi ne de çalışanları memnun etmektir, asıl hedef kardır. Kar elde etmenin yolu da müşteriden geçer, müşteriyi memnun etmenin tek yolu ona fayda sağlamaktır. Bunu da çalışanları sayesinde yapabilirsiniz. O zaman çalışanlarınıza daha fazla önem vererek aslında müşterilerinizi şirketin önem sıralamasında listenin başına yazmış olursunuz. Yani müşterilerinizi gerçekten ilk sırada tutmak istiyorsanız, listenin başında çalışanlarınıza yer vermelisiniz.

Çalışanlarınıza verdiğiniz değeri mutlaka onlara hissettirmelisiniz, çalışanların her birine ileride size patron olacakmış gibi değer verip ona göre davranmalısınız.

Peki tüm bunları sadece onları hoş tutmak için mi yapacağız, onlardan beklentilerimiz ne olacak?

Bu şekilde konumlandırdığımız çalışanların da bu değerler sistemine uygun olarak kendi içinde bir çalışan değerler sistemi oluşturup, bunu uygulaması gerekir. Bu değerler sistemini oluşturacak çalışanın özelliklerinin de aşağıdaki gibi olması gerektiğini düşünüyorum.

• Girişimci bir ruhla çalışmalı, kendini asla sadece bir çalışan olarak görmemeli.
• Hata yapmaktan korkmamalı.
• Risk almayı bilmeli. Riski bir tehdit olarak değil fırsat olarak algılamalı.
• Sorumluluk almaktan korkmamalı. (Yetki ile paralel olduğu sürece )
• İnnovasyona inanmalı ve bunun için gayret göstermeli.
• Sorun değil, çözüm odaklı olmalı.
• Süreçlere, standartlara takılıp kalmamalı.
• Enerji sahibi ve pozitif olmalı.

Çalışan ve yöneticisi arasında bu şekilde bir ilişki kurulduğu zaman herkes evine gittiğinde mutlu olacaktır. Patron eve gittiğinde gözü arkada kalmayacak, “ Bu çocukları seviyorum, iş onlarda ise her şey yolundadır “diyecek.
Çalışan ise “ bu adam için çalışmak beni mutlu ediyor, bana değer veriyor ve benim gelişmeme katkı sağlıyor.” diyecektir.

Neticede bu sinerjiden en çok müşteri olumlu etkilenecek. Daha kaliteli ürün veya hizmet satın almış olacak.  Ona daha fazla fayda sağlamış olacağız.

Share:
Reading time: 1 min
İnsan Kaynakları, Yönetim

Özgür Düşüce ve Sivil Olabilmek

Mayıs 22, 2009 by haydar durusoy Yorum yapılmamış

Sivil kelimesi, dilimize civilian kelimesinin tercümesi olarak girmiştir. Kelime anlamı, ülkesinin ordusuna bağlı  olarak çalışmayan, yani ordu mensubu olmayan kişidir. ( http://en.wikipedia.org/wiki/Civilian )

Ülkemiz insanının  yenilikçi, doğal, creative, girişimci, olamamasının altındaki birçok nedenden birinin de tam olarak sivil olamamaları olduğunu düşündüğüm için, bu yazı çerçevesinde sivil olmayı özgür olmak, doğal olmak ve rahatça kendini ifade edebilmek olarak ele alacağım.

Toplum olarak savaşçı bir milletin çocuklarıyız, askerlik mesleğine her zaman büyük değer vermişiz ve saygı göstermişizdir. Özellikle son 200 yıl içinde özgürlüğümüzü korumamızda, ordumuzun çok büyük katkıları olduğu için bu etki daha da belirgin bir hale gelmiştir. Zaten orduların esas var olma nedenleri de ülkeye yönelik dış tehditleri caydırmak veya bertaraf etmektir.

Askerlik mesleğinin doğası gereği, ordunun, otoriteye, güce, hiyerarşiye, itaate, dayanan, kurumsal iç dinamikleri vardır. Bu dinamiklerin, o mesleğin icra edildiği yer olan Silahlı Kuvvetler dışında kalan alanlarda da uygulanmaya çalışılması yazının temelini oluşturan esas sorundur.

Bu yüzden, birçok erkek çocuğunun daha küçükken ilk oyuncağı silah, ilk tören kıyafeti ise kurmay subay kıyafeti olmuştur.  Ne var bunda canım! Diyebilirsiniz, ama bununla sınırlı kalmıyor ki! Bu daha başlangıç…

Daha ilkokulda başlıyoruz anti sivil uygulamalara. İlköğretimde tek tip kıyafet uygulaması ile körpecik çocukları bir kalıba sokmaya başlıyoruz. Okula girmeden önce tören kıtası gibi hazır olda bekleyen çocuklar, birinci sınıftan itibaren hep bir ağızdan söylenen andımız, okul girişlerinde yapılan tek tip kıyafet denetlemeleri çocuklar üzerindeki kalıba sokulma işleminin tamamlayıcıları oluyorlar. Daha da evvelinde babalarımızın öğrencilik yılarında, ortaokullarda şapka zorunlu imiş, öğrenciler öğretmenlere komutanı gören asker gibi selam veriyorlarmış. (Kaynak; Babamın gençlik anıları )

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramında bile askeri eğitim alır gibi törene hazırlandığımız, yağmur altında esas duruşta beklediğimiz yılları, bırakın onu öğretmenler günü için bile saatlerce soğuğun altında dikilip törene katıldığımız seneleri unutmamız mümkün mü sizce?

sivil

Hele 19 May?s törenlerinde lise öğrencilerinin protokole asker selamıyla selamlamaları artık işin son noktasıydı.  Allah tan yeni yapılan bir düzenleme ile bu uygulamadan vazgeçildi de artık öğrenciler devlet büyüklerini elleriyle selamlıyorlar. Ama geçen hafta bir lisenin tören çalışmalarının sesi geliyordu bizim bahçeye. Gelen ses aynen şu “ Sağa – Sola dön!, Koşar adım marş marş! “ Askerlik hizmetini yapan erkek okuyucularım bu komutu bilirler. Neyse ki küçük de olsa düzelmeler yok değil. Bu yıl ki törenlerde kolbastı oynanması da bir derece gelişme sayılabilir.

Tabii, çocukluktan başlayarak kodlarımıza işlenen anti sivil uygulamalardan birden bire de kurtulamoyoruz. iş hayatında da yansımalarını görüyoruz. Bu sefer başlıyoruz işyerlerinde tek tip kıyafet uygulamalarına. Yönetimler buna karşı çıkmasa bile mesai arkadaşlarınız bile kraldan çok kralcı oluveriyorlar. Ne yapsınlar artık genlerimize işlenmiş. Haftanın 6 günü takım elbise ile gelseniz, bir gün spor bir kıyafetle geldiğinizde, daha kapıdaki güvenlik görevlisinden başlayarak, kafeterya görevlisine, başka birim yöneticilerine kadar herkes, hep bir ağızdan, kodlarımıza işlendiği üzere “ OOO Haydar Bey! Bu gün işe sivil gelmişsiniz ” diye sizi karşılayıveriyorlar. Peki ya, Nasl gelecektim işe,  kamuflajla mı?

Kılık kıyafet, tören uygulamaları elbette birer sembol, buradan hareketle, özgür, doğal,  yenilikçi, kabına sığmayan, sürekli değişim isteyen, creative insanlar olabilmemiz için daha özgürlükçü, daha az sınırlayıcı, kişiselleşmeye izin veren bir eğitim sistemi, toplum yapısı ve bireysel düşünce yapısına geçmemiz gerektiğini düşünüyorum.

Ancak, sivil olmayı başaran öğrenciler, çalışanlar, bürokratlar, siyasetçilerle gelişim gösterebileceğimize inanıyorum.

Share:
Reading time: 3 min
Yönetim

Sembol Olarak Metrobüs

Mart 16, 2009 by haydar durusoy 6 yorum

metro

Metro mu? Otobüs mü ? Yoksa ayrılmış yol kullanan torpilli  otobüs mü?

Avcılar’dan Söğütlüçeşme’ye 63 dakikada yol alıyor.

E-5 tarafiğinin en  rahat saatlerinde bile, özel aracınızdan daha hızıbirşekilde gideceğiniz yere sizi ulaştırıyor.

metrobus

Neredeyse günde  1 milyon yolcu taşıyor. Metrobüslerin herbiri 1 milyon 200 bin Amerikan dolarına mal olmuş. Hepsi bu araçlardan olmasa da günde 300 araç yolcu taşıyor.

metrobüs deneme seferi

Tüm bu reel verilerin yanında benim gözümde Metrobüsün bir de sembolik bir anlamı var.

Metrobüs, temelleri ve anafikri ” batı ” dan alınmış ama ” bizcesi ” uygulanmış bir projedir.

Projenin aslında, çok yoğun bir otomasyon, insansızlaştırma, düzen ve sistem var. Metrobüsler yola ve duraklara yerleştirilen sinyal vericiler sayesinde söförsüz bir şekilde yol alıyor. Duraklarda kapıları açılıp yolcu transferi yapıldıktan sonra yoluna devam ediyor. İstasyonlara giriş çıkışlar elektronik kartlarla, kimsenin yardımına gerek kalmadan hızlıca yapılıyor.

Bizcesinde ise 600 şöför, her istasyonda geçiş turnikelerinin başında bekleyen, akbil satan ve geçişleri ” koordine eden ” görevliler var.

Aslında 40 sn de bir sefer olmasına rağmen, yoğun saatlerde inmesi, binmesi neredeyse imkansız bir hal alıyor.

metrobüs

metrobüs duraklarý & izdiham

Kimisine göre harika bir proje, kimisine göre pansuman bir çözüm. Bu fikirlerin hangisinin daha ağır bastığı, yerel seçimlerde daha net ortaya çıkacak.

Ama burada gözden kaçırılmaması gereken şey, projenin aslına daha fazla sadık kalınsa büyük bir fırsata dönüşecek iken, fazlaca bizceleştirildiği  için yoğun eleştirilere maruz kaı?yor.

Metrobüsün bu sembolik durumu, iş dünyasının her sektöründe kendisini gösteriyor.

Elbette her işin bizcesi olabilir, ama nasıl ?

Share:
Reading time: 1 min

Mailini gir, abone ol:

Follow @haydardurusoy
View Haydar Durusoy's profile on LinkedIn

Son Yazılar

  • Cemil Meriç Bu Ülke
  • Web 3.0 nedir?
  • Sanatın İcadı
  • Narsizm, Ayartma ve İktidar
  • Yuval Noah Harari; Sapiens, Homo Deus, 21. Yüzyıl için 21 Ders
  • İki Yönlü Simetrik İletişim Çerçevesinden Kadıköy Ve Datça Belediyeleri Twitter Kullanımı
  • Bir fincan kahve için en fazla ne kadar ödersiniz?
  • Off-Rood denemesi
  • The secret behind the quirky blue doors and windows of Anatolia
  • Mavi Kapıların Sırrı!

Son Yorumlar

  • Off-Rood denemesi için Soner alan 2
  • Off-Rood denemesi için Soner alcan
  • Sembol Olarak Metrobüs için Burcu
  • Haydar Durusoy için Burcu
  • Mavi Kapıların Sırrı! için Sevgi Nur

Recent pins

J.R.R. Tolkien,   Peter JacksonSEO is big these days. It’s a huge area of business for any company serious about competing online. This infographic looks at the numbers that demonstrate it’s success and the necessity of SEO in the modern business world. High search rankings means more sales. Simple. From Smart Rank, who funnily enough come top in the Google search for ‘smart rank’. They practise what they preach!
my pretty colleague snoopy :-)her evde olması gereken acil durum köşesiCow bookshelves, would be fun in a classroom!
Offices with Bubbles!!!3 m post it,  jade ( The Lİttle thinks you forget )read...
Follow Me on Pinterest More Pins

Bağlantılar

  • Bülent Keleş
  • Guy Kawasaki
  • Murat Akdeniz
  • Yüce Zerey
  • Yunus Ertürk

Etiket

?nsan Kaynaklar? 2.0 ?ntranet Blog Brand Bulent Keles Coca - Cola Control Freak Datça facebook Facebook hayran sayfası gelecek Haydar Durusoy Haydar Durusoy i? hayat? influence interaction iPhone Kahve karikatür Kariyer kitap Knidos Marka Marketing new media Pazarlama Proje Reklam Social Media Social Media Marketing Social Network Sosyal A?lar Sosyal Medya Tatil Twitter türetici viral viral marketing Vision web 2.0 Yeni Medya yönetici özgüven İletişim İnsan Kaynakları
Şubat 2023
P S Ç P C C P
 12345
6789101112
13141516171819
20212223242526
2728  
« Oca    
© 2017 copyright PREMIUMCODING // All rights reserved
Designed by Premiumcoding