Sanatın düşündüğümüz gibi ezeli bir kavram olmadığını 18.yy şartlarında ortaya çıkmış tarihsel bir bir inşa olduğunu ortaya koyuyor.
Leonardo da Vinci’nin “Kayalıktaki Meryem” tablosunu Meryem Ana Cemiyeti ile 15 Nisan 1483’te imzaladığı bir sözleşmeye dayanarak çizdiği bu sözleşmede arka planda dağlar ve kayaların olduğu ortasında da Altın Kabartmalı parlak deniz mavisi elbisesi içinde Meryem Ananın olduğu resmi çizerek en geç 8 Aralık 1483’te teslim etmesi gerektiğini öğrendim. Hatta çizdiği resmin içine konulacağı çerçeveyi yapan Giacomo’ya 700 düka verilirken Da Vinci’ye 300 düka verildiği için Da Vinci’nin müşterilerine dava açtığını öğreniyoruz.
Benzer şekilde profesyonel yazarlar zamanlarının çoğunu işverenleri için nüsha çoğaltmak, not almak, mektup yazmak ya da sipariş verildiği gibi doğum günü şiirleri, methiyeler ve hicivler yazmakla geçiriyorlar. Shakespeare eserlerini tamamen hayatta kalmak için yazmakta hatta daha ucuza mal etmek için kendisi oynamaktadır. Kazandığı para ile de tefecilik yaparak daha rahat koşullarda yaşamını sürdürmüştür.
1 Mayıs 1778 günü Mozart babasına yazdığı mektupta düşes Chabot’un evinde verdiği davette çalarken misafirlerin kendisine saygı göstermediği, eğlenceye konuşmaya devam ettiklerini, kendisini dinlemediklerinden dert yanmaktadır.
Tüm bunlar Sanat kavramının düşündüğümüz gibi sanat için sanat olarak var olmadığını belirli bir takım ihtiyaçların karşılanması için yapılan bir işler olduğunu göstermektedir.
Kitapta Sanatın tarihsel gelişimi dışında, Marx, Lenin, Stalin, Weber, Kant, Dewet, Descartes, Hitler gibi isimlerin sanata bakışları, bunun dışında Batı Avrupa, Doğu, Amerika gibi farklı coğrafyalar da Sanatın gelişimi hakkında çok titizlikle yapılmış bir çalışma ile ortaya konulmaktadır.
Yazar: Larry Shinner
Kitap : Sanatın İcadı
Yayınevi: Aytıntı
Bir yanıt yazın