İşin hakkını işe, eşin hakkını eşe, çocuğun hakkını çocuğa, anne- babanın hakkını anne babaya, arkadaşların hakkını arkadaşlara, hobilerinizin hakkını hobilerinize, kitapların hakkını kitaplara, kendi hakkınızı kendinize, hatta tuttuğunuz futbol takımının hakkını ise futbol takımınıza vermelisiniz.
Bu saydıklarımın ( hatta daha fazlasının ) hepsinin sizin üzerinizde hakları var. Bu hakların kişi özelinde, dengeli bir şekilde dağıtılması gerekmektedir. İş ve özel hayat arasındaki dengeyi, herkes kendi içinde yaşayarak, tecrübe ederek oluşturmalıdır. Bu dengeyi sağlamak, hayatta başarılı olmamıza yardım eder ve huzur verici bir etkisi vardır.
ksi halde, burada oluşabilecek dengesizlik, hem iş hayatında hem de öze hayatta stres yaşamanıza neden olur. Netice de her iki alanda da, ya da en azından birinde başarısızlık kaçınılmaz olur.
Günümüzde, yaşam kalitesini artırma çabası, iletişimin zaman ve mekân sınırı tanımaksızın yapılması, çalışma hayatının artan rekabetçi yapısı, gelişen performans değerleme sistemlerinin oluşturduğu baskı, insanların 24 saatin büyük kısmını çalışarak geçirmelerine neden olmaktadır.
Bu şartlar altında bahsettiğim dengeyi sağlamak hiçte kolay bir iş değil. Bu yüzden birkaç önerimi örnekleriyle birlikte sizinle paylaşmak istiyorum.
Zaman israf?ndan kaçının (İşte veya evde hiç fark etmez! )
Mesai saatleri içinde uzun süren muhabbetlerle vakit kaybetmek, gereksiz detaylarda boğulmak, gündüz vaktini bitmeyecekmiş gibi israf etmek, öncelikli yapılması gerekenlerin ertelenmesi hep aynı telefon konuşmasına neden olur. “ Siz yemeğinizi yiyin, beni beklemeyin, yemeğe yetişemeyeceğim, hazırlamam gereken raporlar var”
Daha az uyuyun!
Zaman çok kıymetli ve sizi mutlu edecek kadar cömerttir. (HD ) Yeter ki kullanmasını bilelim. Daha az uyuyarak daha zinde kalabilirsiniz. Hem işiniz hem de özel hayatınıza daha fazla zaman ayırma fırsatını size verebilir. İşe gitmeden önce erken kalkılarak kazanılan vakit, en azından ailece yapılacak bir kahvaltı ile çok kıymetli bir hale getirilebilir. Ailenizle sabah kahvaltısında kuracağınız iletişimin kalitesi için bana güvenebilirsiniz!
Hayır, demeyi bilmelisin!
O anda sizin önceliğiniz olmayan, trafiğinizi değiştirmenizi gerektiren, ama ısrarla davet edildiğiniz programlara, hayır demeyi bilmelisiniz. Burada asıl olan önceliklerinizi iyi belirlemektir. Önceliklerinizi iyi belirlerseniz neye evet neye hayır diyeceğinizi daha iyi seçebilirsiniz. Stephen Covey Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı
“ Ya hep ya hiç” ,” ya o, ya da bu” mantığından vazgeçin.
Çoğu zaman iki seçenekten birini seçmek zorunda değilsinizdir. Her iki durumu da yönetebileceğiniz bir yol seçebilirsiniz. Yeter ki ya hep ya hiç mantığından vazgeçin. Mesela;
Üyesi veya kurucusu olduğunuz bir derneğin, hafta sonu erkekler arasında yapılması planlanan bir etkinliğini, bayanlarında katılabileceği bir formata sokun, eşinizle birlikte katılın. ( veya tersi )
Arkadaşlarınızla halı saha maçı yapacaksanız, eşinizi, annenizi, babanızı veya her kimse onu da izleyici olarak davet edebilirsiniz. Hatta örneğin babanızı, oynamak için ikna etmeye çalışabilirsiniz. Gelmeseler de, oynamasalar da sizin onlara verdiğiniz değeri anlayacaklardır.
Çocuğunuzun ilk tiyatro oyununun olduğu gün çok yoğun bir programınız var. Oyunu izlemeniz mümkün gözükmüyor. Bu durumda programa çok kısa da olsa katılmaya çalışın, ona bir kez görünün, sahne arkasında sıkıca bir sarılın, eğer onu bile yapamıyorsanız en azından telefon ederek desteğinizi gösterin.
Tüm bu çabalarınıza rağmen, kaçınılmaz bir şekilde bir ihmal yaşanacaksa, sağlam bir şekilde iletişim kurarak durumunuzu muhatabınıza izah edilmelisiniz ve en kısa zamanda durumu telafi edecek bir öneri sunmalısınız.
Eve, sıkılmış limon gibi gitmeyin.
Akşamları eve gittiğinizde sizi her kim bekliyorsa (eş, çocuk, anne- baba, kardeş, kuzen, arkadaş) onlarla ilgilenecek, vakit geçirecek kadar enerjiniz olsun. Enerjinizin tamamını tüketmenin onların hakkına tecavüz olduğu gerçeğini aklınızdan çıkarmayın. Velev ki, evde sizi bekleyen kimse yoksa bile kendinize ayıracak vaktiniz ve enerjiniz de olmalıdır.
Tatilde işte, işte Tatil de olmayın!
Tatilde işle ilgilenmemeye çalışın. Ailenizle olduğunuz zaman diliminde işten bahsetmeyin, işin sorunlarını ve stresini eve taşımayın. Özellikle işinizle ilgili gergin telefon konuşmalarını asla herkesin içinde yapmayın. İşyerinde de aynı hassasiyeti özel hayat için göstermelisiniz. Elbette istisnalar olacaktır ama merkeze bu kuralları koymalıyız.
Tarafları birbirlerinden haberdar edin.
Beraber çalıştığınız yöneticinize bir özel hayatınız olduğunu hissettirin.
Akşam saatlerine yakın toplantı planları yapmamaya çalışın. Eğer anlayışlı bir yöneticiniz var ise ondan da bu konuya dikkat etmesini rica edin.
Özel hayatınızdaki kişilere de önem verdiğiniz bir işiniz olduğun hissettirin.
Unutmayın… Her iki taraf içinde kilit kişi sizsiniz. İkisi arasındaki dengeyi ancak sizin gayretleriniz sağlayabilir
Bir yanıt yazın